Bu benim ilk Lilakutu alışverişim. Uzun zamandır Lilakutu'yu gerek sattığı ürünlerle olsun, gerek kapış kapış giden sürpriz Lilakutu'larıyla olsun, takip ediyordum.

Siparişim 2 günde kargoya verildi, iki gün kargoda dolaştı ve nihayet 5. gün elime ulaştı :)


İçinde ne olduğunu bilmeme rağmen, şu kutu açma olayı çok hoşuma gidiyor :) Her şey düzgünce paketlenmişti.


Ne aldığıma gelince;

Thuya kaş ve kirpik boya setini aldım.
Sarı saçlarım ve kara kaşlarıma çözüm olsun diye ilk defa kaşlarımı boyamaya karar verdim. Kampanyası ilgimi çekti.

Aklınızda olsun, bu şekilde set alımı ayrı ayrı boya ve oksidan alımına göre daha avantajlı oluyor.. Çünkü hediyesi de var :)


Setin içinde boya, oksidan, fırça, boya kasesi ve kirpikleri boyarken yüzümüzü de boyamasın diye göz altı pedleri bulunuyor.


İşte bu da setin hediyesi, Salon Perfect Kaş boyama seti. Ne güzel düşünülmüş. Kaşını boyayana kaş makyajı seti :)


Lila kutunun gönderdiği deneme boy Cyrene Hiyaluronik yaşlanma ve yer çekimi karşıtı serum da ayrıca hoşuma gitti. Tam da bu aralar Cyrene'den alışveriş yapmış ve bu ürünü merak etmişken, bana gelmesine çok sevindim.

Kutudan ayrıca Konjac süngerlerin tanıtım broşürü de çıktı. Her cilde göre farklı bir Konjac Sponge bulunuyormuş. Bebekler için bile var.


Kaş boyası ve kaş makyajı setlerinin ayrıntılı yazılarını ilerleyen günlerde yazacağım.

İlk Lilakutu alışverişimin benim için çok avantajlı olduğunu söyleyebilirim. Aldığım sırada Lilakutu'nun 4. yaş indirimi de vardı. Hepsi bir araya gelince alışverişim 50 TL tuttu. Sırf hediyesinin fiyatı, alışveriş tutarımdan yüksek.

Bu ürünlerden kullandıklarınız var mı? Ben ilk defa kullanacağım için çok merak ediyorum :)

Neredeyse bir aydır Chrome'dan izleyiciler kısmını göremiyordum. Ne kendi blogumdakileri ne ziyaret ettiğim bloglardakileri. Sonraları yazılarıma fotoğraf yüklemeye çalıştığımda da yükleyememeye başladım. Bad Request 404 hatası veriyordu. Chrome'la ilgili bir problem olduğunu düşündüm. O sıralar Google Plus'ta güncelleniyordu. Genel bir problem vardır dedim.

Safari'ye geçtim. Bir kaç gün kullanabildim sonra Safari, Blogger'a hiç bağlanmamaya başladı.

Firefox'a geçtim. Bir kaç haftadır sorunsuz kullanıyordum. Bugün yeni yazıma fotoğraf ekleyeyim derken yine aynı sorunla karşılaştım.


Yüklediğim bir eklenti filan da yok, ondan oluyor diyeyim. Üstelik bu sorunu bir tek Blogger'da yaşıyorum.

Bütün imkanlarımı tüketince ben bu halimi bir yazayım, arkadaşlarımdan bir çözüm gelir diye düşündüm.

Safari'nin nasıl bir hata verdiğinin fotoğrafını çekiyordum, Java güncellemesi geldi.


Yaptım güncellemeyi, bilgisayarımı kapattım açtım.
Yine her tarayıcıda aynı sorun duruyor.

Bende ilk Safari'den başlayarak bütün tarayıcıların tarihçelerini sildim. Yeniden başlattım.

Şimdi hepsi çalışıyor. Hem izleyicilerimi görebiliyorum hem fotoğraflarımı yükleyebiliyorum. Bir aydır gereksiz zaman harcadığım daldan dala çilesinden kurtuldum.

Yine de sorunun sebebini tam olarak anlayabilmiş değilim.

Java güncellemesi desem, zaten bütün uygulamalarım sürekli güncel durumda..
Tarihçeden desem, neden Blogger'a girmemi engellesin.. Çözemedim.

Tuhaf..

Sizlerle de paylaşmak istedim. Böyle bir sorun yaşayan var mı?

Küçük aksesuarları çok seviyorum. Mini mini küpeler, ince zincirli küçük sallantılı kolyeler, bileklikler çok hoşuma gidiyor. Hem günlük kullanıma uygun buluyorum hem de üzerimde varlığını unutuyorum. Rahatıma düşkünlüğüm burada da devreye giriyor :)

Aslında evde küçük çocuklarım olduğu için uzun zamandır kolye, küpe kullanamıyorum. Yanlışlıkla bi yerlerine batar, kulağımdan düşer de yerde bulup yutmaya kalkarlar gibi milyon tane sebepten :)

Bu küpeleri geçen hafta Bim markette gördüm. Baktım hoş modelleri var e çocuklar da büyüyor, artık başlarım süslenmeye dedim, iki set aldım kendime. Tanesi 4.5 TL çok da uygun.


Işıktan biraz kırmızı yansımış. Bu setteki küpelere kararmış altın havası verilmiş. Bir adı vardır da ben bilmiyorum :)

Bu settekilere de kararmış gümüş havası verilmiş :) Üzerinde minik parlak taşları da var.


Etiketinde nikel içermediği yazıyor. Alerji problemi olanlar için düşülmüş bir not diye düşünüyorum. Ayrıca küpelerin arka tarafı şeffaf plastik bir malzemeden. Kulağa değen kısmı plastik olduğu için muhtemelen alerjik bünyeleri rahatsız etmeyecektir.

Dün markete uğradığımda dayanamadım bir tane daha aldım.


Küpeler kulaklarımda bir tahriş ya da rahatsızlığa sebep olmadı. Ben tasarımlarını da malzemelerini de çok beğendim. Marketteki standında kolye ve çoklu bilekliklerden de vardı. Uygun fiyatlı aksesuarlar edinmek isterseniz bir göz atın derim.

Fiyat karşılaştırması yapmak için sitesine baktım, online satışı ve fiyat bilgileri bulunmuyor.
Yine de bir bakmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.

Uzun zamandır online alışveriş yapıyorum sanırım ilk defa dolandırıldım. Bahsedeceğim site www.kozmetikbuketi.com

22 Kasım pazar akşamı küçük bir alışveriş yaptım bu siteden. Ödememi de kredi kartımla yaptım. Alışverişim aynı gün onaylandı.

Bir kaç gün bekledim, baktım bir hareket yok, kargoya filan verilmedi, mail attım. Dönüş olmadı.
Sitedeki iki farklı telefon numarasını da aradım. İkisi de açılmadı. Tekrar tekrar denedim, ı ııh!

Bugün sabah, yine ne oldu acaba diye bakınca, hala siparişimin kargoya verilmediğini gördüm. Sitelerinde müşteri yorumları bölümü var. Alelacele alışveriş yapmaktan daha önce okumamıştım. Gördüm ki, 20 yorumdan çoğu ürünümüz yollanmıyor şikayeti.

İptal edeyim desem de karşımda muhatap bulamıyorum. İlk defa böyle bir saçmalıkla karşılaştım.

Yorumlardan birinde Payu'ya şikayet ettiklerini okudum. Alışveriş yaptığım site, ödemeleri Payu üzerinden alıyor. Hemen telefon açtım ben de. İstedikleri şekilde mailimi hazırlayıp, yolladım. Mailime istinaden, önce talebimin alındığına dair bir mail geldi. Hemen ardından da firmaya yolladıkları maile beni de ekleyerek bilgilendirdiler.


Demek ki neymiiş, bildiğim yerlerden şaşmayacakmışım ve bir daha da www.kozmetikbuketi.com sitesinden alışveriş yapmayacakmışım. Sinir oldum. Bakalım Payu sorunun çözümü konusunda başarılı olabilecek mi?

Sizin başınızdan böyle bir alışveriş deneyimi geçti mi? Yaşadıysanız siteleri yazın lütfen, paylaşalım başkaları da yaşamasın.

Son Durum Bilgisi; 

Bugün 2 Aralık. 1 Aralıkta firmaya ulaştım. Bana Türk Telekom kaynaklı bir sıkıntı yaşadıklarını, cepten ulaşılabilir olduklarını, siparişimi de bir gün önce kargoya verdiklerini, bugün elime ulaşacağını söylediler.

Bahaneler.. Bahaneler..

Bugün siparişim geldi. Sipariş verdiğim tarihten 10 gün sonra ve benim peşinde koşmamla.

Bu arada PAYU'nun hiçbir katkısı olmadı. Arada durumun değişmediğine dair attığım maili yine firmaya atıp, firmanın dönüş yapmasını rica ettiler.

Bu teraneyi de atlattım. Bir daha da alışveriş yapmam ordan.

Maskara (rimel), makyajın vazgeçilmezlerinden elbette fakat benim olmazsa olmazlarımdan değil. Düz ve kısa kirpiklerim olduğundan sürekli farklı ürünler denemektense oluruna bırakmayı tercih ettim. O yüzden sadece kirpiklerime renk versin, makyajım tamamlansın diye kullanıyordum. Taaa ki Maybelline Colossal Go Extreme Leather Black'le tanışana kadar...
Maybelline Colossal Go Extrem, rimele bakış açımı değiştiren bir ürün oldu. Uğraştırmadan, tek katla, iki kat sürülmüş gibi dolgunlaştı kirpiklerim. Uzadı ve hatta biraz kıvrıklaştı.


Tombik kıl fırçası, kirpiklerimi yapıştırmıyor, tek tek ayrılıyor. Bayıldım. Bunu tek katla yapıyor hem de.. O kadar hoşuma gitti ki makyaj yapmasam bile rimel sürmeye başladım.


Fırçasının genişliği, alt kirpiklere sürerken dikkat etmeyi gerektiriyor, bazen göz altlarıma bulaştırabiliyorum.


Ağırlık yapmıyor, sürüyorum ve unutuyorum. Gün içinde dökülme de yapmadı. Makyajımı temizlerken de kolaylıkla silebildim kirpiklerimden.

Sitesinde anlatıldığı gibi 16 kat daha hacimli kirpiklere sahip olabiliyor muyuz orası tartışılır fakat benim elimden düşmeyen bir maskara haline geldiği kesin. Daha önce Maybelline Falsies Volum Express kullanıyordum hatta evde hiç açılmamış bir Rimmel London Lash Accelerator var, yine de Colossal Go Extreme Leather Black diyorum :)

Sizler kullandınız mı, beğeniyor musunuz? Meraktayım :)

Hiç dondurulmuş cheesecake yediniz mi? Ben ne zamandır Bim marketlerde dondurulmuş cheesecake ve pastaları görüyordum. En sonunda merakıma yenilip aldım. Kek's Bakery'den Tadıtam Limonlu Cheesecake..

Öncelikle marketten alır almaz yiyemiyorsunuz. Etiketinde +4 derecede 4 saat bekletilip sonra yenilmesi gerektiği yazıyor. Çözülme işlemi bittikten sonra da iki gün içinde tüketilmesi gerekiyor.


Gayet düzgün bir şekilde paketlenmiş.


Cheesecake'in etrafı bulaşma, dağılma yapmasın diye şeffaf bir koruyucu ile çevrelenmiş.


Boyu ideal ama limonlu kısmı daha dolgun olabilirdi.


Gerçekten güzel bir cheesecake yiyeceğimi düşünerek tabağa aldım kekimi. Bence paket bir ürüne göre sunumu çok başarılı fakaaat tadı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Herşeyden önce limon tadını hiç alamadım. Limonlu cheesecake değil sadece cheesecake gibi..

Çok yoğun bir yumurta tadı-kokusuyla karşılaştım. Üstelik öyle yumurtaya gıcıklığım, yumurta kokusuna duyarlılığım filan da yok. Tabağı uzaklaştırmak istedim.

Hatta kek hamuru yiyormuşum gibi hissettim, öyle bir tadı var.

Kremasının kıvamı ve keki gayet iyiydi fakat o çok ağır yumurta kokusu bana cheesecake'i yedirtmedi.

Sonuç olarak hiç mi hiç beğenmedim. Bir daha da almam.. Aslında pastalarını da merak etmiştim ama uzak artık :)

İlk öğretmenim, daimi öğretmenim, annem..

Yanında minik öğrencileri, çocuklarım..

Mısır unlu patlıcan kızartması, Karadeniz mutfağının yemeklerindendir ve ben bayılırım. Geçen gün, çocuklara nasıl patlıcan yediririm diye düşünürken, aklıma bu kızartmayı yapmak geldi ve kesinlikle işe yaradı. Tabii ki oturup hepsini yemediler ama bir kaç dilim yemeleri bile bana yetti.

Peki Nasıl Hazırlanıyor;

Önce yıkadığımız patlıcanların kabuklarını alacalı olarak kesiyoruz. Sonra patlıcanları boylamasına ortadan ikiye bölüyoruz. Böldüğümüz her patlıcanı da yine uzunlamasına ikiye ya da üçe bölüyoruz. İki parmak kalınlık yeterli. Bu şekilde dilimlenen patlıcanları ben önce biraz tuzlu suda bekletiyorum.

O sırada büyük bir tencereye bol su doldurup, içine makarna haşlıyormuşcasına tuz döküp, kaynamasını bekliyorum. Tenceredeki su kaynayınca, beklettiğim patlıcanları kaynar suya atıyorum. Yüksek ateşte 8 dakika kaynatıyorum.

8 dakika tamamlandıktan sonra patlıcanları süzgece alıyorum. Soğumalarını bekliyorum.


Bir tabağa koyduğum mısır ununa tek tek buluyorum.




Sonra fazla olan mısır ununu üzerlerinden silkeliyorum. Kızartma yaparken mısır ununun fazlası yağı kullanılmaz hale getirebiliyor.


Sonrası da malum, tavaya atıp bol yağda kızartıyorum. İçi zaten haşlanmış olduğu için sadece mısır ununun kızardığını görmek yeterli.


Kızarmış hali de böyle :) Görüntüsünden dolayı, patlıcan hamsi ya da patlıcan balığı diye de adlandırılıyor.


Üstüne sos olarak sarımsaklı yoğurt çok yakışıyor. Ayrıca önce haşlanıp sonra kızartıldığı için de çok yağ çekmiyor.

Ben tek başına yetmez deyip yanına biber ve patates de kızarttım.


ve sonuç.. Daha masanın hazırlanmasını beklemeden kızartmaları aşıran bi tip :)


Daha önce yemediyseniz, tavsiye ederim :)

Ben ve benim gibi saçlarını sarıya boyatanların genel problemi; kurumuş, yanmış ya da ışıltısını kaybetmiş saçlar... Hal böyle olunca da sürekli olarak gözüm iyileştirici ya da saçlarımı taramamı, kullanmamı kolaylaştıran ürünlerde oluyor. Geçenlerde şampuan alırken karşılaştığım bir saç spreyini anlatmak istiyorum. Sarıkız Conditioner Hair Spray - Sarıkız Kondisyoner Saç Spreyi. Kızıl Su olarak da geçiyor.


Ben bu spreyi ilk gördüğümde şişesinin üzerindeki, Likit mineral UV filtre etkisiyle saçın boyasını dış etkenlere karşı korur, renk dayanıklılığını arttırır, yazısı ilgimi çekti. Denenebilir dedim. Elimdeki 200 ml olanın 9.90 TL gibi bir fiyatı vardı baktım rafta 125 ml olanı var fiyatı da 4.45 TL, daha mantıklı dedim küçüğünü aldım geldim.


Sarıkız Conditioner çift fazlı ürünlerden. Rengi çok tatlı bir pembe, kokusunu da çok beğendim. Hem çiçek, hem meyve kokusu gibi..

Akşam eşime anlatıyordum. Şöyleymiş de, böyleymiş de, boyalı saç içinmiş de, derken etiketini bir okudum, elimdeki şişede hiç öyle şeyler yazmıyor.
Farklı bir ürün mü aldım? Yoo şişesi-markası-modeli-yazısı aynıydı.
Uydurmaya mı başladım? Yok yahu okudum işte..
Luzumsuz bir ürün mü aldım?... diye çeşit çeşit soru geçmeye başladı kafamdan.

Boyalı saçlarla alakalı hiç bir yazı yok etiketinde, sitesini bulup oradan doğruladım anca. Üstelik nasıl kullanacağımı da anlamadım.
Diyor ki; durulanmamış saçta bakım yapar!! Yani sonra durulamam mı gerekiyor, e hani bu durulama gerektirmez üründü?!!
Sonra yine diyor ki; temiz havluyla kurulanmış saça uygulayınız.
Anlayamadım..

Karışık ve özensizce hazırlanmış buldum kullanım talimatını. Sonuçta hiç tanımadığım bir ürün ve firmanın bunu kullanıcılarına düzgünce açıklaması gerekiyor. Banyo sırasında mı kullanacağım, banyo sonrası mı kullanacağım yoksa her ikisinde de kullanabiliyor muyum? Net bir şekilde anlatılmalı.


Ben banyo sonrası kullandım. Önce havluyla saçlarımın ıslaklığını aldım, sonra Sarıkız Conditioner Spray'i iyice çalkaladım. Uzun ve gür saçlarım var, üzerinde de ne kadar kullanmam gerektiğine dair bir ibare yok, ben de rahat 10 fıs sıktım. Saçlarıma iyice yedirdim. Sonra en kolay test yöntemim parmaklarımı saçlarımın arasından geçirmeye çalışınca, ı ııhh! Kafamın tepesinde kaldı elim. Çözülmüyor saçlar.. Dedim ki yeterli değil herhalde daha fazla sprey sıktım. I ııh! Yine olmadı.

Kullandığım farklı ürünlerde bir kaç fıs sıkarak saçlarım parmaklarımın arasından kayıp gidiyor, bu spreyde onu yakalayamadım.

Kokusunu çok beğendim ama saçta kalmıyor. Diğer spreylerim sabah kalktığımda mis gibi kokar saçımda, bu sabah uyandığımda saçlarımda şampuanımın kokusu vardı. Açıkcası aynı fiyata çok çok daha başarılı ürünler var. İki fıslıyorum sonra saçımı parmaklarımla düzeltiyorum, yatıyorum. Sabah kalktığımda yumuşacık, mis kokulu, dökülmeyen, tararken zorlanmadığım saçlarım oluyor.


Sevmedim Sarıkız Conditioner Kızıl Suyu.. Normalde anlatmak için daha uzun süre kullanacaktım fakat o kadar etkisiz geldi ki, tekrar kullanmayı düşünmüyorum. Belki saçında fazla yıpranma olmayanlar için kullanışlı bir ürün olabilir. Ama zaten geçtim renk koruma özelliğini, saçımı rahat tarayamadım. Sınıfta kaldı..

Deneyen var mı? Meraktayım :)


Yazıya çok sonra eklenen not;

Bugün yani 10 Ocak 2016 sabahında, saçımın tepesinde bir düğümle uyandım. Nasıl açsam? diye düşünürken gözüme Kızıl Su ilişti. Nemli saçıma uyguladığımda hiç bir etki alamamıştım fakat kuru ve düğümlü saçlarıma sıktığımda o düğümün çözülmesini, saçların birbirinden ayrılmasını sağladı. Şaşırttı beni. Saçlarım kuruyken böyle bir sorun yaşadığımda kullanabileceğim en azından, hoşuma gitti. 

Emzik, şu sıralar bizim evin vazgeçilmezlerinden. Kızım 16 aylık ve diş çıkarırken en çok emziğini kemirerek damağını rahatlatıyor. Ben de biraz daha rahatlayana kadar dokunmamaya karar verdim. Kemirdiği için sürekli emziklerini kontrol ediyorum. Üzerinde, anca dikkatlice bakıldığında belli olacak açılmalara rastlıyorum, o zaman da doğru çöpe...

Kızımın 3 tane emziği var ama biz ne zaman arasak bulamıyoruz. Nasıl yapıyorsa bir yere saklıyor ve sadece o bulmak istediği zaman emzikler bulunuyor :) Yedek olsun diye geçenlerde Wee Baby emziklerden aldım. İyi ki de almışım çünkü aldıktan iki gün sonra kullandığı iki emzik de çöpe gitti. Yine delmiş emzikleri.

Kızım 1 aylık olana kadar emziği hiç kabul etmemişti. O kadar küçüktü ki 1 numaralı emzik bile boğazına kadar geliyordu. Memeye yapışık bir bebekti. 16 saat boyunca mememde durduğunu bilirim. Evde bir küçük çocuk daha olduğundan ne oğlumla ilgilenebiliyor, ne yemek hazırlayıp yedirebiliyor, ne de kendime vakit ayırabiliyordum. Gulyabani gibi olmuştum :) Emziği kabul ettirmek şart olmuştu bizim evde ve bayağı uğraştım.


İlk zamanlar meme zannetsin diye, kiraz uçlu da denilen yuvarlak uçlu emziklerden verdim. Kullanmaya alıştığını fark edince de damaklı emziklere geçtim. Damak yapısının gelişimi için bu önemli.


Wee baby emzikleri seviyorum, daha önce de kullandım. Ortodontik yapılı ve oldukça dayanıklı malzemeden üretilmiş. Aldığı milyon tane darbeye rağmen ne plastik kısmında bir çizilme bozulma oluyor ne de emzik kısmında. Tek düşmanı diş kesikleri ve onun da oluşması uzun zaman alıyor. 

Kullanmadan önce muhakkak kaynatıyorum. Kullanırken de aralarda kaynatıyorum. Çünkü şu sıralar kızım hep yerlerde olduğu için o emzik her yere değiyor.


Wee baby emziklerde Air System var. Air System emziğin içine hava girip çıkmasını böylelikle emzik ucunun yapısının bozulmamasını sağlıyor.

Darıca'ya annemlere gittiğimizde onların yakınında olan Hakmar Marketten tanesini 3,5 liraya görüp almıştım. Bugün internette baktığımda 11 lira civarında satılıyor. Böyle uygun fiyatlarla görünce kaçırmamak lazım.

Şimdi sadece emzikten bahsettim ama ben Wee Baby'nin farklı ürünlerini de kullandım. Daha oğlum bebekken aldığımız, bebek tırnak makası hala sapasağlam ve kullanılıyor. Emzirme dönemlerimde göğüs pedlerini çok kullandım. Saplı emzik kutusu, biberon temizleme fırçası hala kullanılıyor.

Anne ve bebek üzerine geniş bir ürün çeşitliliği var ve uygun fiyatlarla alınabiliyor olması büyük avantaj. Maalesef söz konusu bebek ve çocuk olunca alınan her şey çok pahalı.

Memnunum, tavsiye ederim.

Eğer neler var diye merak ederseniz sitesine bir göz atabilirsiniz. Sanırım online satışları bulunmuyor.

Yine internette dolaşırken çok ilgimi çeken bir ürünle karşılaştım. Plastimake-Süper Plastik..

Peki nedir Plastimake?

Anlatıldığına göre bu "Plastimake" elle şekil verilen, toksik madde içermeyen, tekrar tekrar kullanılabilen bir ürün.

Plastimake ile istersek küçük heykeller yapabilir, bir ev eşyasının bir parçası ya da tümünü üretebilir, oyun hamuru gibi oynayabilir, boyayabilir ve dahası, hayal gücümüze kalmış yeni eşyalar yaratabilirmişiz.

 

Nasıl kullanılıyor?

Plastimake Süper Plastik, 60 °C kaynar suda yumuşak ve şeffaf bir şekil alana kadar bekletiliyor, sudan çıkartılıp soğutuluyor, istenilen şekil veriliyor, donması için soğuk suya sokuluyor ve tadaaaa hazır oluyormuş.

Sipariş verdim, bekleyip göreceğiz :)

Bu arada her ne kadar ben bu ürünü oğlum için diye sipariş versem de sanırım aslında kendim için aldım.

Siparişimin geldiği zaman ayrıntılarını da yazacağım.